Artık gelenekselleşen “Ankara Palas Buluşmaları” nın Mart ayı konuğu Muhtar Kent idi. Muhtar Kent'in konuşmasında öne çıkan konu ise Türkiye markası ve algısı oldu.
Marka deyip geçmemek lazım. Çünkü, Türkiye markası, ülke algısını, ekonomik olarak Türkiye ekonomisinin yapısını, Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisindeki sıralamasını, ihracat profilini, kredi notunu ve diğer birçok göstergeyi temsil eden ve tüm bunları etkileyen bir konu.
Bu nedenle, yani Türkiye'nin marka değerinin etkilediği alan çok geniş olduğu için, Türkiye marka değerini artırdıkça farklı reaksiyonlar oluşuyor. Bölgede ve global açıdan birçok müdahaleyle ve meydan okumalarla karşı karşıya kalmasının başlıca sebebi de, marka değerinin yükselmesi.
Türkiye'nin ekonomide yaşadığı değişim ve dönüşüm, kişi başı gelirde meydana gelen artış, enerjide merkez ülke olma konusunda uluslararası alanda görünürlüğünün artması, Türkiye'nin marka değerinin yükselmesine karşılık geliyor.
Gezi olaylarından bugüne kadar gerçekleşen birçok saldırı ve en son darbe girişiminin arkasındaki başlıca gerekçe de, marka değerinin artması değil mi?
AB ülkelerinden Almanya ve Hollanda ile son dönemde yaşadığımız sorunların arkasındaki temel neden Türkiye'nin büyüyen ekonomisiyle, bağımsız siyasi kararlarıyla ve özgüveniyle ilgili değil mi?
AB ülkelerinin referanduma hadleri olmadığı halde bu kadar dahil olmaları ve “Hayır” için çalışmalarının nedeni Türkiye'nin artan önemi ve stratejik konumu değil mi?
Özellikle AB ülkelerindeki stresi tetikleyen, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki 20-30 yıl içerisinde dünyanın en büyük 10 ekonomisi olacağı ile ilgili yapılan öngörüler dolayısıyla da ülkenin artan marka değeri değil mi?
Hem enerji kaynaklarına sahip olan ülkeler hem de bu kaynakları tüketen ülkeler için Türkiye'nin vazgeçilmezliği, iki taraf arasında köprü olması ve enerjide ticaret merkezi hedefi, marka değerinin artmasıyla ilgili değil mi?
Tüm ülkelerinin ekonomik büyüme rakamları düşerken Türkiye'nin büyümesi ve hatta yaşadığı birçok ekonomik ve siyasi şoklara rağmen meydan okumasının anlamı, ülkenin marka değerinin artması değil mi?
TÜRKİYE'Yİ KREDİ NOTU İLE TEHDİT ETMENİN KARŞILIĞI YOK
Son dönemlerde fark ettiyseniz, yine ülke algısı ve Türkiye markası konusunda, özellikle de kredi notunun düşürülmesi ile olumsuz bir hava estirme çabaları alabildiğince hızlanmış.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında derecelendirme kuruluşları tarafından ülke notunun yatırım yapılabilir seviyenin altına indirilmesi ve sonrasında görünümle ilgili yaydıkları olumsuz hava ile, derecelendirme kuruluşlarının aslında ne istedikleri de açık.
Ancak Türkiye, bu sürecin aksine, yani verilen kredi notlarının bir anlamı olmadığını ve verilen notların ekonomik değerlendirmenin ötesinde siyasi bir değerlendirmenin olduğunu haykırırcasına, tarihinde görülmemiş büyük yatırımları hayata geçiriyor.
En son Cumartesi temeli atılan Çanakkale 1915 Köprüsü, açıkçası derecelendirme kuruluşlarına, yabancı bankalara ve ülke notu ile olumsuz algı oluşturan herkese güçlü bir cevaptı.
Arkasından gelecek birçok yatırım, Türkiye'ye verilen kredi notuyla ülkenin uluslararası piyasalardaki gerçek notunun çok farklı olduğunun somut kanıtı olacak. Dolayısıyla gerçekleştirilen yatırımlar aynı zamanda, Türkiye markasının daha da değerleneceğini gösteriyor.
Türkiye aleyhine oluşturulan olumsuz hava ve nafile çabalar ise, inandırıcılıktan oldukça uzak.
FACEBOOK YORUMLAR