Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından açıklanan İlk 1000 İhracatçı Firma-2016 araştırmasında ilginç tespitler öne çıkıyor.
Bu araştırma sonuçlarına göre;
Türkiye’de en fazla ihracat yapan ilk üç firma otomotiv sektöründe,
Otomotiv sektörü yüzde 27,2 payı ile lider konumunda,
En çok ihracat yapılan ülke Almanya,
1 milyar dolar barajını geçen firma sayısı sadece 10,
2016 yılında gerçekleşen 142 milyar dolar ihracat miktarında aslan payı otomotiv sektörünün. Otomotiv sektörünün toplam ihracat içerisindeki payı yüzde 16.8.
Bu verilerden anlaşılacağı gibi, otomotiv sektörü ekonomik üretimin çarklarının dönmesinde önemli sektörlerden birisi.
OTOMOTİV SEKTÖRÜ GERÇEĞİ
Otomotiv sektörünün diğer sektörlerle olan güçlü ileri ve geri bağlantıları sayesinde ekonomik büyüme üzerinde çok olumlu etkisi var. Oluşturduğu katma değerle de en önemli sektör olarak öne çıkıyor.
Otomotiv sektörü, yalnızca Türkiye ekonomisini değil, küresel ekonomiyi de sırtlıyor. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın (TSKB) hazırladığı Otomotiv Sektör Raporu’na göre, 2016 yılı itibarıyla 4 trilyon dolar ile dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 5’ini oluşturan otomotiv sektörü, dünyanın en büyük 4. sektörüdür.
Diğer yandan otomotiv sektöründeki gelişim ve ilerleme, diğer sektörlerdeki gelişimi de etkiliyor. Özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, farklı sektörleri de harekete geçirerek ekonomik büyümenin istikrarlı olmasına katkı sağlıyor. İstihdam artırıcı, teknolojik gelişmeleri hızlandırması ise otomotiv sektörünün gelişiminin süreç içerisindeki getirileri.
Çünkü, sektörün ilerlemesi sürecinde ortaya çıkan aksaklıkların giderilmesi ve ihtiyaçların karşılanması, teknolojik üretimi zorunlu kılıyor. Dolayısıyla dünyada en yüksek miktarda Ar-Ge yapan ülkelerin aynı zamanda otomotiv sektöründe de öncü olmaları tesadüf değildir.
Yani, otomotiv sektörün ekonomide Ar-Ge’yi hızlandıran, böylelikle ülke ekonomisinde yüksek miktarda katma değerli üretime katkı sağlayan ve ekonomide rekabet gücünü artıran önemli bir sektör olduğu açık.
YERLİ OTOMOBİLİN GEREKLİLİĞİ
Türkiye’de 2016 yılında yaklaşık 24 milyar dolar ihracat gerçekleştiren otomotiv sektörünün ekonomiye oluşturduğu katma değer maalesef çok düşük. Ağırlıklı olarak dışarıdan ithal edilen parçalar ve girdilerle yapılan otomobil üretimi yerine, yerli firmaların süreci tersine döndürerek ihracat yapsaydı, sektörün ülke ekonomisine katkısı daha fazla olurdu.
Ayrıca, otomotiv sektöründe önde gelen firmalar incelendiğinde, ortak bir profil de ortaya çıkıyor. Geçmişte Türkiye’ye büyük ölçüde iç pazara yönelik üretim amacıyla gelen otomotiv markaları, 1996 yılında AB ile Gümrük Birliği anlaşmasının imzalanması sonrasında, Avrupa ülkelerinin otomobil talebini karşılayacak ihracat odaklı yatırımlar gerçekleştirdiler.
Bu yatırımları, artık kendi otomobil firmamızla ve markamızla gerçekleştirme zamanı geldi. Türkiye’de yerli otomobil üretimi yağabilecek firmaya, hatta firmalarına ihtiyaç var.
Bu ihtiyaç, yalnızca ekonomik sebepleri yok, aynı zamanda ekonomik büyümesini istikrarlı bir şekilde sürdüren Türkiye’nin, yerli otomobil üretimi gibi eksik olduğu alanları doldurması gerekiyor.
YENİ BÜYÜME HİKÂYESİ İÇİN İHRACAT
Türkiye’nin yeni dönemde ekonomik büyümesini artırması için ihracata her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.
Türkiye yeni dönemde ekonomik büyümesini öncelikli olarak katma değere sahip ürünler ihraç etmeli, Ar-Ge, yenilik, tasarım ve markalaşmaya daha fazla yatırım yapmalı.
Bir taraftan yeni pazarlara erişiminin sağlanması diğer taraftan ise AB ile gelinen noktada Gümrük Birliği Anlaşması'nın yeni gelişmelere ve dinamiklere göre revize edilmesi önem arz ediyor.
Bunun yanı sıra, yatırım ortamının iyileştirilmesi için adımlar atılırken üreticilerin ve başta da rekabet gücünün güçlendirilmesi için ihracatçılar için temel sorun alanları olan finans konusunda çözüm sağlayacak adımlar atılmalı.
Özellikle üretim önündeki maliyetlerin ve yüklerin azaltılması, üretici firmaların daha fazla ihracat yapmasını, dolayısıyla da ekonomik büyümenin hızlanmasını sağlayacaktır.
AB
Türkiye
TİM
Erdal Tanas Karagöl
İhracat şampiyonları ve otomotiv sektörü19 Haz
Yüzde 5 ekonomik büyüme rakamı ne anlama geliyor?15 Haz
Katar krizinde asıl mesele “enerji”12 Haz
Katar üzerinden yeni bir denklem mi kuruluyor?08 Haz
Paris iklim anlaşmasında neler oluyor?05 Haz
Yeni yol haritası yeni heyecan01 Haz
Yeniden yapılanma ve ekonomi kurumları29 May
Türkiye ve AB ilişkisinde kritik dönem25 May
AK Parti’de yeni dönemin şifreleri22 May
2019 öncesinde ekonomide değişim18 May
Erdal Tanas Karagöl Tüm Yazıları
Reklamı kapat
GAZETE YAZARLARI
Aptal Yeni Dünya
İsmail Kılıçarslan
İsmail Kılıçarslan
1976 yılında Ankara’da doğdu. Lisans eğitimi dahilinde ilahiyat ve iletişim okudu ancak tamamlamadı. Hece, Yedi İklim, Kaknüs, Kırkayak, Fayrap, Kırklar ve İtibar dergilerinde şiirleri yayınlandı. Portakal Turta Bir de Kirpi, Ablam Uzak Ülkede ve Amerika Sen Busun isimli şiir kitapları, Başka Masallar isimli “büyüklere masallar&rdquo ...devamı
20 Haziran 2017
Doğrusu tam tanım şu: ‘Hepimizi aptal zanneden, hepimizi aptal yerine koyan yeni dünya.’
Eskiden de dünyayı sömüren hâkim güçler her şeyi işlerine gelecek şekilde algı çarpıtmasına uğratır, her olayı kendi lehlerine çevirecek bir yol bulurlardı ama bunları yapabilmek için hiç olmazsa biraz emek harcarlar, biraz çaba sarf ederlerdi. Şimdi parmaklarını kımıldatmıyorlar. Neredeyse 1990’lardan beri bu yana hepimizi aptal yerine koyup zekâmıza hakaret ediyorlar. Benim ‘Aptal Yeni Dünya’ diye tanımladığım budur.
Aptal Yeni Dünya
Haber Merkezi Yeni Şafak
Biraz daha derinleştireyim meselemi. Söz gelimi Trump iş başına gelir gelmez ‘büyük şeytan İran’dır’ dediğinde ben buradan ‘kesin olarak İran dışında bir Müslüman ülkenin başı belaya girecek çok yakın gelecekte’ cümlesini anlamıştım. Yine Trump, yanına aldığı Selman, Sisi ve diğer kuklalarıyla neredeyse Masonik, okültist bir ayin yaparak o küreye elini koyduğunda meselenin İran olmadığını kavramıştım. Çok geçmedi, Katar’a ambargo meselesi patladı.
Köşemi takip edenler hatırlayacaktır. ‘Romantizmin gereği yok. Katar uluslararası sitemle anlaşmak zorunda kalacaktır’ diye yazmıştım. Katar, hem 12 milyar dolarlık uçak alımı hem de ABD ile ortak askeri tatbikat yaparak anlaşmasını yaptı.
Artık yapacaklarını öyle göstere göstere, öyle kaba saba, öyle açıktan yapıyorlar ki olacak her şeyi önceden ön görebiliyorsunuz. Ne ki önceden ön görebiliyor olmanız o mesele için bir tedbir alabileceğiniz anlamına da gelmiyor. Gücünü orantısız şekilde, hatta neredeyse hayvani bir orantısızlıkla ve hiçbir açıklama yapmadan kullanıyor dünyanın egemen güçleri artık. Benim ‘Aptal Yeni Dünya’ dediğim budur.
Pazarı pazartesiye bağlayan gece bu anlattığım meseleyi test edebildiğimiz son derece üzücü bir olay yaşadık. Her şey dakikalar içerisinde ve neredeyse gözümüzün önünde oldu. Yine hepimizi aptal yerine koyarak zekâmıza hakaret ettiler.
Saat 02:00. Londra’nın Finsbury Park Camii’nde kılınan teravih namazının ardından Müslümanlar evlerine doğru gidiyorlar. O sırada bir kamyonet, caminin önündeki kalabalığa doğru geliyor. Kamyonetin sürücüsü ‘Müslümanları öldüreceğim’ diye bağırıyor o esnada. Ve kalabalığın arasına dalıyor kamyonet.
Şimdi burada duralım.
Diyelim o pazar gecesinin sabahı, diyelim Forest Hill’deki ‘King’s Church’ten dağılan kalabalığın üzerine doğru bir kamyonet gidiyor olsa, kamyonetin sürücüsü ‘Hıristiyan öldüreceğim’ diye bağırsa olaylar nasıl gelişirdi?
Bir kere kesin olarak kamyoneti süren adam güçlükle durdurulur ve oracıkta infaz edilirdi. Kamyonetten Tunus mu, Fas mı, Pakistan mı bir İslam ülkesine ait bir pasaport çıkardı. Eylemi IŞİD üstlenirdi. ‘Kilisede İslamist Terör’ manşetleri atılırdı. Kamyonu süren adamın IŞİD’le nasıl bağlantı kurduğu yönünde boy boy haber dosyaları patlatılırdı.
Peki camiye sürülen kamyonet için nasıl gelişti olaylar? Londra polisi, teröristi neredeyse hiç zorlanmadan, şiddete hiç başvurmadan gözaltına aldı. İlk anda BBC ve diğer haber kanalları ‘bir kamyonet kalabalık bir insan topluluğuna çarptı’ olarak geçtiler hadiseyi. Kamyonetteki elbette Hristiyanist Vandal bir terörist olamazdı. Eylem kesinlikle Müslümanlara yönelmiş olmazdı. Dolayısıyla haberin ‘Hristiyanist teröristin Müslümanları hedef alan saldırısında bir kişi hayatını kaybetti’ şeklinde olmasını bekleyemezdik değil mi?
Ardından FOX el büyüttü. ‘Saldırı Müslümanlara yönelik değil’ dedi.
Sonra ne mi oldu? Kamyoneti Müslümanların üzerine sürenin bir Hristiyanist terörist olmadığı, 48 yaşında, traşlı ve psikolojik sorunları olan bir İngiliz erkek olduğu anlaşıldı. Ya ne olacaktı? 48 yaşında, traşlı, iyi giyimli, psikolojik sorunları olan bir İngiliz vatandaşından ‘İslam karşıtı, Müslüman düşmanı Hristiyanist bir terörist’ çıkacak değildi ya.
Hepimizi aptal yerine koyuyorlar. Her naneyi gözümüzün önünde yiyorlar. Hiç füturları, ahlakları, insanlıkları yok.
Şimdi gelelim meselenin ek yerine.
Biz ‘kültürel iktidar’ deyince aklına ‘kültür mültür işlerini bizim firmalar yapsın’ cümlesi gelen bizim tosuncuklar da iyi dinlesin burayı. Memleketimizin en ciddi haber ajansı olan Anadolu Ajansı, saldırıdan sonra bütün detaylar netleşmişken içinde ‘Müslümanlar, cami, saldırı’ kelimeleri geçmeyen bir başlıkla verdi haberi: ‘Londra’da bir kişi aracını yayaların üzerine sürdü.’
İşte kültürel iktidar tam burada... Anadolu Ajansı’nda senin yetiştirdiğin muhabirin dahi dünyadaki verili kültürel iktidar dilinin esiri oluyor ve haberi FOX, BBC falan nasıl verdiyse öyle veriyor. Dünya sisteminin hem kendisini hem de bizi aptal yerine koymasına rıza gösteriyor.
Daha çok işimiz var, çok.
FACEBOOK YORUMLAR