Türkiye’de İslami finansın geleceği

Erdal Tanas KARAGÖL

Tüm dünyada İslami finans piyasası, helal sektörlere başta turizm, gıda, tekstil, altyapı ve sukuk gibi alternatif finansal araçlara yapılan güçlü yatırımlar ile büyümeye devam ediyor. Bu durum üzerinde bankacılık ve finans sektörlerinde teknolojinin gelmiş olduğu noktanın da büyük payı var.

Sektörün finansal boyutu (bankacılık, sermaye piyasası ve tekafül-İslami sigorta) 2 trilyon ABD Doları'nı geçmiş durumda. Bunun yanında sektörün yıllık %8’lik bir büyüme potansiyeli olduğu öngörülüyor.

Dolayısıyla İslami sektörlerdeki büyük büyüme potansiyeli yeni yatırımları da bu alana yönlendiriyor.

İSLAMİ FİNANS HAK ETTİĞİ YERDE Mİ?

Böyle hızlı büyüyen bir sektörde, İslami finansın doğal mirasçısı olan Türkiye’nin hak ettiği payı aldığını söylemek mümkün değil. Her ne kadar tarihi bir tecrübeye sahip olsa da modern anlamda faizsiz finans kurumlarının aktif hale gelmesi Türkiye’de ancak 1985 yılında gerçekleşti.

Özel finans kurumu (ÖFK) olarak adlandırılan bu kurumlar 2005 yılında “Katılım Bankası” olarak isimlendirilene kadar küresel finans sisteminde etkin olma konusunda oldukça zorluklar yaşadılar.

Dolayısıyla Türkiye’de faizsiz finans sektörünün bankacılık faaliyetlerini tam anlamıyla gerçekleştirmeye başlamasının üzerinden henüz 15 yıl bile geçmedi. Fakat Türkiye’de ekonomik büyüklüğünü ve stratejik konumunu göz önüne aldığımızda ciddi bir büyüme potansiyeli olduğunu söylemek mümkün.

TÜRKİYE’DE KATILIM BANKACILIĞI SEKTÖRÜNÜN MEVCUT DURUMU

Şu anda Albaraka Türk, Emlak Katılım, Kuveyt Türk, Türkiye Finans, Vakıf Katılım ve Ziraat Katılım olmak üzere Türkiye’de 6 katılım bankası faaliyet gösteriyor.Katılım bankalarının Türkiye’deki tüm bankacılık sektörü içerisindeki payı uzun dönemdir %5 civarında seyrediyor.

Bu payın %15’e çıkarılması için ekonomi yönetimi ve bankalar çeşitli stratejiler uygulamaya başladılar. Son dönemde yayımlanan Faizsiz Bankacılık İlke ve Standartlarına Uyuma İlişkin Tebliğ ve Faizsiz Finans Muhasebe Standartları’na yönelik mevzuat çalışmaları sektörün önünü açmaya ve ortaya çıkacak yasal sorunları gidermeye yönelik başlıca gelişmeler olarak karşımıza çıkıyor.

Ayrıca tüm Türkiye’de geniş bir ağa sahip PTT’nin de katılım bankası kurma hazırlığında olduğu biliniyor. Tüm bu atılımlar ve ekonomi idaresinin kararlı bir irade göstermesi ile sektörün büyüme hedeflerini gerçekleştirmesi mümkün olabilir. Aksi halde %5’lik payı arttırmak çok zor.

İSLAMİ FİNANS İÇİN FARKINDALIK ARTTIRILMALI

İnsani finans olarak da tanımlanan İslami finansın gelişmesi konusunda yükseköğretim kurumları ve sivil toplum kuruluşları da inisiyatif almış durumda. Açılan lisans ve lisansüstü eğitim programları ile bu alanda çalışacak nitelikli işgücü potansiyelinin de artacağı öngörülmektedir.

Aynı şekilde üniversiteler bünyesinde kurulan merkezler ve sivil toplum kuruluşlarının etkinlikleri ile de akademi dışı alanda da vatandaşların bu alandaki farkındalığını artıracak uygulama ve etkinlikler artmış bulunuyor. İslami finansal okur yazarlığın da bu eğitim ve etkinlikler ile artması bekleniyor.

İSLAMİ FİNANS İNSANLIĞA NEYİ VAADEDİYOR?

İslami finans mevcut faizli sistem karşısındaki en büyük alternatif konumunda. Özellikle reel sektörden kopmuş ve giderek daha oynak hale gelmiş faizli finansal sistemin belirli periyotlar ile finansal balonlar oluşturmasına ve krizler üretmesine, İslami finans bir çözüm reçetesi sunuyor.

Ortaklık prensibi ve faizsizlik ilkesine dayanan, ticaret ve üretim merkezli olarak sadece finans sektörünü değil reel sektörün büyümesini de hedefleyen, risk transferinden ziyade risk paylaşımı prensibi ile hareket eden İslami finansı sadece ekonomi boyutuyla da değerlendirmemek gerekiyor.

İslami finans kuruluşları elde ettiği kazancın bir kısmını sosyal sorumluluk projelerinde değerlendirirken toplumsal faydayı gözeten yönüyle de sosyal bir boyuta sahiptir.